16 Temmuz 2008 Çarşamba

Tut ki karnım acıktı...

Kısa film olayı tutku oldu çıktı bünyede..Bastırmak istesem geri tepecek farkındayım..Sonraları bastırılmış duyguların hazin pişmanlığını yaşamamak adına,  kendimi bıraktım bu uçsuz mecraya..İşin sonunda elli yaşında bir meşe ağacına da toslamak var ama on yıl sonra arkama dönüp baktığımda ‘yav neden kısa film çekmedim.şimdiki aklım olsa’  diyecek olsam, biliyorum ki çarpmaktan korktuğum o meşe üzerime yıkılır..Hem nedir ki bir projeye (lanet olası kelimenin Türkçesini öğrenmem gerek) imza atmak? Zor mudur bir ekip oluşturup gerekli heyecanı ve de mümkün olan en üst düzeyde ruh niteliğini ona serum şişesinde bağlamak?Her iğne acıtır.Tabi bazı iğneler yaban eller tarafından sinsice ve dostça bir yaklaşımla -aman siz o yüzlere gülmeyin- zerk eder.Ama bazı iğneler vardır ki ilkokulda bizleri dersten çıkartıp sıraya sokan ve cici hemşire ablalar tarafından bağışıklık kazanmamızı sağlar.Lafı uzattım..Sonuç itibariyle; kafaya konulan bir kısa film projesi..Ve bu işte gönüllü iyi ekip arkadaşları.Haydi rastgele…